21 Kasım 2010 Pazar

ANTİK HELENİSTİK DÖNEMLERDE TAKILAR

nsanlar yerleşik düzene geçilen Neolitik (Cilalı Taş) çağda, Anadolu insanı  yakınlarının mezarlarına ölü armağanları koyma geleneğini de başlatır. Bu  armağanlar arasında çeşitli taşlardan, hayvanların diş, boynuz ve kemiklerinden,  denizkabuklarından yapılma boncuk dizileri, bilezikler ve yüzükler vardır.  Anadolu'nun en erken takıları Diyarbakır yöresinde Çayönü Tepesi, Orta  Anadolu'da Çatalhöyük, Aşıklar Höyük ve Köşk Höyük kazılarında ele geçmiştir.  Bunlar MÖ 7000-5000 yılları arasına tarihlenir.Altın saç halkaları Anadolu'da  Tunç Çağı'ndan beri görülmektedir. Alacahöyük mezarlarında iskeletin başının  yakınında bulunmuş olan halkaların, saçları toplamak ya da saçlara süs olarak  takıldıkları varsayılmaktadır. İç kalıp üzerine ince altın safihanın  kaplanmasıyla yapılan türlerin, bükülmüş olarak önceden hazırlanarak saça  takıldıklarını, masif türlerinin ise ancak saçlara sarılmaları sırasında bu  şekli aldıklarını söyleyebiliriz.

Resim


Değerli  madenlerden takı üretimi kuyumculuğun başlangıç tarihi MÖ 4. binyıla kadar iner.  Fakat, bu döneme ait çok az örnek biliniyor. Kuyumculuk ise MÖ 3. binyılda çok  gelişmiş olarak karşımıza çıkar. Çanakkale Boğazı üzerindeki Troya'da, Orta  Anadolu'da Eskiyapar ve Alacahöyük mezarlarında ele geçen birbirinden güzel  altın takılar, MÖ 2600-2000 yılları arasına tarihlenir. Bu değerli örnekler,  kuyumculuk tekniği ile tasarımlardaki gelişmişliğin kanıtlarıdır.

MÖ 2.  binyılda Anadolu'da büyük bir devlet kuran Hititler'e ait takı örnekleri ise  dönemin özelliklerini belirleyemeyecek kadar azdır. Yine de kuyumculuğun ileri  bir safhada olduğu anlaşılır. MÖ 7. yüzyıldan başlayarak, özellikle Anadolu'nun  batı yarısında ele geçen takılar daha çoktur. Bu dönemde, Ege kıyılarında  Anadolulu Helen halkının kurduğu kent devletleri vardı. İç Batı Anadolu'da ise  Lydia Devleti egemendi. Lydia'nın başkenti Sardes kuyumculuğun  merkeziydi.


MÖ 7. ve 6. yüzyıllara ait takı örnekleri Ephesos Artemis  Tapınağı adak çukuru ile Uşak çevresindeki tümülüslerde bulundu. Ephesos  Artemisi'nin kökeni Anadolulu ana tanrıçadır. Tanrıça evrenseldir; uygarlığın  koruyucusu, doğanın yöneticisi ve arıların kraliçesidir. Bakire, evli bir kadın  ve analık olarak üç ayrı karakteri vardır. Bu üçleme takılarda kullanılan rozet,  çifte balta gibi motiflerin üçer adet yapılmasıyla belirtilir. Tanrıçanın en çok  görülen sembolleri arı, hilal ve atmacadır. Arı küpelerde, apliklerde,  broşlarda, iğne topuzunda sıklıkla kullanılır.

Artemis'in Ay Tanrıçası  kimliğini simgeleyen hilal ise, hilal biçimli küpeler şeklinde ve sarkaçlarda  görülür. Broş ve sarkaçlarda görülen atmaca ise tanrıçanın doğadaki egemenliğini  simgeler. Bitki motifleri bereketle ilintilidir. Bu dönem takılarında güverse  süsleme ağırlıktadır.

Resim


Ege  dünyasında takı kadınlar için yapılırdı. Erkekler sadece yüzük, gerektiğinde  çelenk takardı. Doğu kültürleri etkisinde kalan Anadolu'da Lydialı erkekler takı  kullanırdı. Pers egemenliğindeki Anadolu'da MÖ 500'den itibaren Pers sanatı  Anadolu kültürleriyle harmanlanıp kendine özgü bir üslup oluşmuş, bu döneme  Anadolu-Pers adı verilmiştir. Pers dönemini Sardes ve Uşak çevresindeki mezar  buluntularının zengin örnekleriyle daha iyi öğrenebiliyoruz. Bu dönem takıları  içinde giysi farkı nedeniyle topuzlu iğneler ile fibulalar yoktur. Küpeler,  gerdanlık ve sarkaçlar, bilezikler, yüzükler, elbise tokaları ve elbise  aplikleri bilinen takı çeşitleridir. Bu dönemde yarı değerli taşlar ve bunların  cam taklitlerinin kullanımı çok artmış, takılarda çok renklilik  yayılmıştır.

Bu dönemde Anadolu'da iki merkez atölye vardır; biri Lydia  döneminden beri faaliyetini sürdüren Sardes, diğeri Çanakkale Boğazı üzerindeki  Lampsakos'tur (Lâpseki). Takılar üzerinde üçgen ve baklava biçimli süslemeler  ağırlıktadır. Perslerin tek tanrılı Zerdüşt dininde dünya anası Anahita, ışık ve  doğruluk ilkesi Ahura Mazda, kötülük ilkesi Ahirman bir teslis oluşturur. Bu  teslis üçgen ile ifade edilmiş olabilir. Birden çok gerdanlık takma geleneği  sürmüştür. Gerdanlıklarda bereketle ilgili nar, denizsalyangozu gibi değişik  boncuklar bir arada kullanılır. Süsleme telkâri ve güverse ile yapılmıştır. MÖ  4. yüzyılda telkâri teknikle takı yapımı başlar.
Büyük İskender'in MÖ 330  yılında Pers Devleti'ni ortadan kaldırıp Hindistan'a kadar ilerlemesi sonucunda,  Helen kültürü Doğu kültürleriyle harmanlanmış; Helenistik olarak isimlendirilen  yeni kültürde, yeni takı biçimleri ortaya çıkmıştır. Bu dönemde uçları hayvan ve  mitolojik figürlü halka küpeler yapılmış ve yaygın olarak  kullanılmıştır.

Resim


Pers  ögeleri tek tek alınıp Helen anlayışına uygun yeni takılar üretilmiştir. Bu  dönemin en önemli atölyesi Lampsakos'tadır. Bir süre sonra Antiokhia (Antakya)  ile Aleksandria (İskenderiye) faaliyete geçer. Helenistikte yeni motifler ortaya  çıkar; Herakles düğümü, İsis-Hathor gibi. Aşkı ve sevgiyi simgeleyen Aphrodite,  takıların başlıca konusudur. Bazen Eros aracılığıyla bazen de kuşu güvercin ve  kutsal ağacı mersin ile anlatılır. Diğer tanrı ve tanrıçalara ait kutsal ağaçlar  ise şöyledir: Meşe Zeus'un, defne Apollon'un, sarmaşık Dionysos'un ve zeytin  Athena'nın. Bu dönemin takılarında Doğu etkisiyle yarı değerli taş kullanımına  başlanır. Böylece, takı biçimleri de çeşitlenir. Küpe, çelenk ve diademler, saç  iğneleri, gerdanlıklar, bilezik ve yüzüklerin yanında göğüs süsü ve saç filesi  gibi özel takılar da yapılır. MÖ 2. yüzyılın yarısında başlayan, birinci  yüzyılda yoğunlaşan ekonomik sıkıntı az masraflı takı üretimini de beraberinde  getirir. Bu zorunluluk Roma dönemi kuyumculuğuna geçişi sağlar. Bu dönemde  Anadolu, Roma'ya bağlı bir eyalettir.

Resim


Önceki  dönemlerin zengin ve görkemli takıları imparatorluğun merkezi Roma'da üretilir,  eyaletlerde değil. Küpeler ve yüzüklerin tipleri çok çeşitlenir. Gerdanlık ve  yüzüklerde imparatorun sikkesi veya madalyonu kullanılır. Mitolojik betimli  madalyon sarkaçlar bu dönemin özellikleri arasındadır. Broş ve bilezik gibi  takılardan başka baş ve saç süsleri de yapılır.

Tek tanrılı dinin egemen  olduğu Bizans döneminde ise diğer merkez atölyeler kapanır. Başkent  Konstantinopolis'teki merkez atölyeler imparatorluktaki üretimi tek başına  yönlendirir.

M.Ö. 7000 ila 5000 yılları arasında taş, hayvan dişleri,  kemik, deniz kabukları gibi doğada bulunan her şey, boncuk dizileri, bilezik ve  yüzük olarak tasarlanmış ve yaşamda yerini almıştır. Değerli madenlerden takı  üretimi yani kuyumculuğun başlangıcı M.Ö. 4000 lere tarihlenir. Ancak bu döneme  ait bulgular yok denecek kadar azdır. Buluntular, M.Ö. 3000 yıllarından itibaren  Truva ve Alacahöyük gibi merkezlerde takı sanatının teknik ve tasarım olarak çok  geliştiğini ortaya koymuştur.

Ege kıyılarındaki kent devletleri ve  Lidya'nın başkenti Sardes kuyumculuğun merkezidir. Takılarda kullanılan birçok  figür ve form Artemis ile yakından ilişkilidir. O'nun kutsal hayvanlarından arı,  küpelerde, broşlarda ve iğne topuzlarında sıklıkla kullanılmıştır. Hilâl,  Artemis'in ay tanrıçası kimliğini yansıtır; küpe ve sarkaçlarda sıklıkla  görülür. Atmaca, Tanrıça'nın doğadaki egemenliğinin simgesidir. Bitki motifleri  bereketle ilgilidir.
Antik dönemde de tıpkı günümüzde olduğu gibi, takı  ağırlıklı olarak kadınlar için imal edilmiştir. O dönemde erkekler sadece yüzük  ve gerektiğinde çelenk takarlardı. Ancak Ortaçağ Avrupa'sında soylu erkeklerin  taktığı madalyonlar oldukça dikkat çekicidir.

Resim


Takı  da tıpkı giyim kuşam gibi zaman içinde değişime uğramıştır. Örneğin Persler  döneminde giyim tarzı değiştiğinden fibulalar ve topuzlu iğneler yerini elbise  tokalarına ve apliklere bırakır. Yüzük daha sık kullanılan bir takı haline  gelir. Bir çeşit nazarlık olan skarabelerin oynar şekilde yüzüğe monte edilmiş  hali, fâni alemde yeniden hayat bulmayı sembolize eder. Küpe, gerdanlık ve  sarkaçlarda yarı değerli taşlar ve cam kullanımı artar, böylece takılarda renk  olgusu hakimiyet kazanır. Bu dönemde Lapseki, kuyumculukta altın çağını  yaşamaktadır. Takı üzerinde üçgen ve baklava deseni ağırlık kazanmıştır. Üçgen,  Persler'in tek tanrılı dininde dünyanın anası Anahita, ışık ve doğruluk ilkesi  Ahuramazda ve kötülük ilkesi Ahirman'ı temsil etmektedir. Bereket sembolü ise  bir süre için nardır. Telkâri tekniğiyle takı üretimi de bu dönemde  başlamıştır.


Resim


Helenistik  Çağ'la birlikte yeni motifler ortaya çıkar. Herakles düğümü ve aşkı simgeleyen  Afrodit, takıların başlıca konusudur. Aşk; kuş ve mersin ağacı motifleriyle  betimlenir. Yarı değerli taş kullanımı artar ve takı biçimleri de çeşitlenir.  Küpe, çelenk, diademler, saç iğneleri, gerdanlıklar, göğüs süsü ve saç fileleri  gündeme gelir.
Anadolu'nun Roma eyaleti olmasıyla birlikte takıda da merkez  Roma olur. Bu dönemde küpe ve yüzükler çeşitlenir. Motif olarak, imparatorluk  sikkesi ve madalyonu bolca kullanılır. Ancak mitolojik figürler bu dönemde de  yerini halâ korumaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder