nsanlar yerleşik düzene geçilen Neolitik (Cilalı Taş) çağda, Anadolu insanı yakınlarının mezarlarına ölü armağanları koyma geleneğini de başlatır. Bu armağanlar arasında çeşitli taşlardan, hayvanların diş, boynuz ve kemiklerinden, denizkabuklarından yapılma boncuk dizileri, bilezikler ve yüzükler vardır. Anadolu'nun en erken takıları Diyarbakır yöresinde Çayönü Tepesi, Orta Anadolu'da Çatalhöyük, Aşıklar Höyük ve Köşk Höyük kazılarında ele geçmiştir. Bunlar MÖ 7000-5000 yılları arasına tarihlenir.Altın saç halkaları Anadolu'da Tunç Çağı'ndan beri görülmektedir. Alacahöyük mezarlarında iskeletin başının yakınında bulunmuş olan halkaların, saçları toplamak ya da saçlara süs olarak takıldıkları varsayılmaktadır. İç kalıp üzerine ince altın safihanın kaplanmasıyla yapılan türlerin, bükülmüş olarak önceden hazırlanarak saça takıldıklarını, masif türlerinin ise ancak saçlara sarılmaları sırasında bu şekli aldıklarını söyleyebiliriz.
Değerli madenlerden takı üretimi kuyumculuğun başlangıç tarihi MÖ 4. binyıla kadar iner. Fakat, bu döneme ait çok az örnek biliniyor. Kuyumculuk ise MÖ 3. binyılda çok gelişmiş olarak karşımıza çıkar. Çanakkale Boğazı üzerindeki Troya'da, Orta Anadolu'da Eskiyapar ve Alacahöyük mezarlarında ele geçen birbirinden güzel altın takılar, MÖ 2600-2000 yılları arasına tarihlenir. Bu değerli örnekler, kuyumculuk tekniği ile tasarımlardaki gelişmişliğin kanıtlarıdır.
MÖ 2. binyılda Anadolu'da büyük bir devlet kuran Hititler'e ait takı örnekleri ise dönemin özelliklerini belirleyemeyecek kadar azdır. Yine de kuyumculuğun ileri bir safhada olduğu anlaşılır. MÖ 7. yüzyıldan başlayarak, özellikle Anadolu'nun batı yarısında ele geçen takılar daha çoktur. Bu dönemde, Ege kıyılarında Anadolulu Helen halkının kurduğu kent devletleri vardı. İç Batı Anadolu'da ise Lydia Devleti egemendi. Lydia'nın başkenti Sardes kuyumculuğun merkeziydi.
MÖ 7. ve 6. yüzyıllara ait takı örnekleri Ephesos Artemis Tapınağı adak çukuru ile Uşak çevresindeki tümülüslerde bulundu. Ephesos Artemisi'nin kökeni Anadolulu ana tanrıçadır. Tanrıça evrenseldir; uygarlığın koruyucusu, doğanın yöneticisi ve arıların kraliçesidir. Bakire, evli bir kadın ve analık olarak üç ayrı karakteri vardır. Bu üçleme takılarda kullanılan rozet, çifte balta gibi motiflerin üçer adet yapılmasıyla belirtilir. Tanrıçanın en çok görülen sembolleri arı, hilal ve atmacadır. Arı küpelerde, apliklerde, broşlarda, iğne topuzunda sıklıkla kullanılır.
Artemis'in Ay Tanrıçası kimliğini simgeleyen hilal ise, hilal biçimli küpeler şeklinde ve sarkaçlarda görülür. Broş ve sarkaçlarda görülen atmaca ise tanrıçanın doğadaki egemenliğini simgeler. Bitki motifleri bereketle ilintilidir. Bu dönem takılarında güverse süsleme ağırlıktadır.
Ege dünyasında takı kadınlar için yapılırdı. Erkekler sadece yüzük, gerektiğinde çelenk takardı. Doğu kültürleri etkisinde kalan Anadolu'da Lydialı erkekler takı kullanırdı. Pers egemenliğindeki Anadolu'da MÖ 500'den itibaren Pers sanatı Anadolu kültürleriyle harmanlanıp kendine özgü bir üslup oluşmuş, bu döneme Anadolu-Pers adı verilmiştir. Pers dönemini Sardes ve Uşak çevresindeki mezar buluntularının zengin örnekleriyle daha iyi öğrenebiliyoruz. Bu dönem takıları içinde giysi farkı nedeniyle topuzlu iğneler ile fibulalar yoktur. Küpeler, gerdanlık ve sarkaçlar, bilezikler, yüzükler, elbise tokaları ve elbise aplikleri bilinen takı çeşitleridir. Bu dönemde yarı değerli taşlar ve bunların cam taklitlerinin kullanımı çok artmış, takılarda çok renklilik yayılmıştır.
Bu dönemde Anadolu'da iki merkez atölye vardır; biri Lydia döneminden beri faaliyetini sürdüren Sardes, diğeri Çanakkale Boğazı üzerindeki Lampsakos'tur (Lâpseki). Takılar üzerinde üçgen ve baklava biçimli süslemeler ağırlıktadır. Perslerin tek tanrılı Zerdüşt dininde dünya anası Anahita, ışık ve doğruluk ilkesi Ahura Mazda, kötülük ilkesi Ahirman bir teslis oluşturur. Bu teslis üçgen ile ifade edilmiş olabilir. Birden çok gerdanlık takma geleneği sürmüştür. Gerdanlıklarda bereketle ilgili nar, denizsalyangozu gibi değişik boncuklar bir arada kullanılır. Süsleme telkâri ve güverse ile yapılmıştır. MÖ 4. yüzyılda telkâri teknikle takı yapımı başlar.
Büyük İskender'in MÖ 330 yılında Pers Devleti'ni ortadan kaldırıp Hindistan'a kadar ilerlemesi sonucunda, Helen kültürü Doğu kültürleriyle harmanlanmış; Helenistik olarak isimlendirilen yeni kültürde, yeni takı biçimleri ortaya çıkmıştır. Bu dönemde uçları hayvan ve mitolojik figürlü halka küpeler yapılmış ve yaygın olarak kullanılmıştır.
Pers ögeleri tek tek alınıp Helen anlayışına uygun yeni takılar üretilmiştir. Bu dönemin en önemli atölyesi Lampsakos'tadır. Bir süre sonra Antiokhia (Antakya) ile Aleksandria (İskenderiye) faaliyete geçer. Helenistikte yeni motifler ortaya çıkar; Herakles düğümü, İsis-Hathor gibi. Aşkı ve sevgiyi simgeleyen Aphrodite, takıların başlıca konusudur. Bazen Eros aracılığıyla bazen de kuşu güvercin ve kutsal ağacı mersin ile anlatılır. Diğer tanrı ve tanrıçalara ait kutsal ağaçlar ise şöyledir: Meşe Zeus'un, defne Apollon'un, sarmaşık Dionysos'un ve zeytin Athena'nın. Bu dönemin takılarında Doğu etkisiyle yarı değerli taş kullanımına başlanır. Böylece, takı biçimleri de çeşitlenir. Küpe, çelenk ve diademler, saç iğneleri, gerdanlıklar, bilezik ve yüzüklerin yanında göğüs süsü ve saç filesi gibi özel takılar da yapılır. MÖ 2. yüzyılın yarısında başlayan, birinci yüzyılda yoğunlaşan ekonomik sıkıntı az masraflı takı üretimini de beraberinde getirir. Bu zorunluluk Roma dönemi kuyumculuğuna geçişi sağlar. Bu dönemde Anadolu, Roma'ya bağlı bir eyalettir.
Önceki dönemlerin zengin ve görkemli takıları imparatorluğun merkezi Roma'da üretilir, eyaletlerde değil. Küpeler ve yüzüklerin tipleri çok çeşitlenir. Gerdanlık ve yüzüklerde imparatorun sikkesi veya madalyonu kullanılır. Mitolojik betimli madalyon sarkaçlar bu dönemin özellikleri arasındadır. Broş ve bilezik gibi takılardan başka baş ve saç süsleri de yapılır.
Tek tanrılı dinin egemen olduğu Bizans döneminde ise diğer merkez atölyeler kapanır. Başkent Konstantinopolis'teki merkez atölyeler imparatorluktaki üretimi tek başına yönlendirir.
M.Ö. 7000 ila 5000 yılları arasında taş, hayvan dişleri, kemik, deniz kabukları gibi doğada bulunan her şey, boncuk dizileri, bilezik ve yüzük olarak tasarlanmış ve yaşamda yerini almıştır. Değerli madenlerden takı üretimi yani kuyumculuğun başlangıcı M.Ö. 4000 lere tarihlenir. Ancak bu döneme ait bulgular yok denecek kadar azdır. Buluntular, M.Ö. 3000 yıllarından itibaren Truva ve Alacahöyük gibi merkezlerde takı sanatının teknik ve tasarım olarak çok geliştiğini ortaya koymuştur.
Ege kıyılarındaki kent devletleri ve Lidya'nın başkenti Sardes kuyumculuğun merkezidir. Takılarda kullanılan birçok figür ve form Artemis ile yakından ilişkilidir. O'nun kutsal hayvanlarından arı, küpelerde, broşlarda ve iğne topuzlarında sıklıkla kullanılmıştır. Hilâl, Artemis'in ay tanrıçası kimliğini yansıtır; küpe ve sarkaçlarda sıklıkla görülür. Atmaca, Tanrıça'nın doğadaki egemenliğinin simgesidir. Bitki motifleri bereketle ilgilidir.
Antik dönemde de tıpkı günümüzde olduğu gibi, takı ağırlıklı olarak kadınlar için imal edilmiştir. O dönemde erkekler sadece yüzük ve gerektiğinde çelenk takarlardı. Ancak Ortaçağ Avrupa'sında soylu erkeklerin taktığı madalyonlar oldukça dikkat çekicidir.
Takı da tıpkı giyim kuşam gibi zaman içinde değişime uğramıştır. Örneğin Persler döneminde giyim tarzı değiştiğinden fibulalar ve topuzlu iğneler yerini elbise tokalarına ve apliklere bırakır. Yüzük daha sık kullanılan bir takı haline gelir. Bir çeşit nazarlık olan skarabelerin oynar şekilde yüzüğe monte edilmiş hali, fâni alemde yeniden hayat bulmayı sembolize eder. Küpe, gerdanlık ve sarkaçlarda yarı değerli taşlar ve cam kullanımı artar, böylece takılarda renk olgusu hakimiyet kazanır. Bu dönemde Lapseki, kuyumculukta altın çağını yaşamaktadır. Takı üzerinde üçgen ve baklava deseni ağırlık kazanmıştır. Üçgen, Persler'in tek tanrılı dininde dünyanın anası Anahita, ışık ve doğruluk ilkesi Ahuramazda ve kötülük ilkesi Ahirman'ı temsil etmektedir. Bereket sembolü ise bir süre için nardır. Telkâri tekniğiyle takı üretimi de bu dönemde başlamıştır.
Helenistik Çağ'la birlikte yeni motifler ortaya çıkar. Herakles düğümü ve aşkı simgeleyen Afrodit, takıların başlıca konusudur. Aşk; kuş ve mersin ağacı motifleriyle betimlenir. Yarı değerli taş kullanımı artar ve takı biçimleri de çeşitlenir. Küpe, çelenk, diademler, saç iğneleri, gerdanlıklar, göğüs süsü ve saç fileleri gündeme gelir.
Anadolu'nun Roma eyaleti olmasıyla birlikte takıda da merkez Roma olur. Bu dönemde küpe ve yüzükler çeşitlenir. Motif olarak, imparatorluk sikkesi ve madalyonu bolca kullanılır. Ancak mitolojik figürler bu dönemde de yerini halâ korumaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder