21 Kasım 2010 Pazar

İstanbul Arkeoloji Müzeleri (Eminönü)

İstanbul Eminönü ilçesinde, Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı  Müzesi’ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu’nun bitiminde yer alan Arkeoloji  Müzeleri, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk’ten meydana  gelmiştir. Bu nedenle de birkaç müzeyi kapsadığından ismi “İstanbul Arkeoloji  Müzeleri” olmuştur.

Türkiye’deki ilk müzecilik çalışmaları Sultan  Abdülmecit zamanında Tophane Müşiri Ahmet Fethi Paşa (1801–1858) tarafından  başlatılmıştır. Topkapı Sarayı dış avlusunda bulunan ve Osmanlı  İmparatorluğu’nun cephane ve silah ambarı olarak kullanılan Aya İrini (Hagia  Eirene) Kilisesi’nde Mecma-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) ile  Mecma-i Asar-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ismi altında kurulmuştur. Bundan  sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm valiliklerine genelgeler gönderilerek  bölgelerindeki eserlerin buraya gönderilmesi istenmiştir.



Bu yıllarda yabancı hafirlerin Anadolu’da kazı yaptıkları ören  yerlerinde buldukları önemli arkeolojik eserlerin yurt dışına kaçırılmalarını  önlemek amacı ile bazı çalışmalara başlanmıştır. İstanbul’dan gönderilen  genelgelere olumlu yanıtlar alınmış ve bazı eserler İstanbul’a gönderilmeye  başlanmıştır. Bununla beraber, eserlerin yurt dışına kaçırılması da  önlenememiştir.

Aya İrini Kilisesi’nde toplanan bu eserler ilk defa müze  ismi ile Ali Paşa’nın (1815–1871) sadrazamlığı, Saffet Paşa’nın (1814–1883)  Maarif Nazırlığı sırasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) ismi altında  açılmıştır. Bundan kısa bir süre sonra müze kapatılmış, Ahmet Vefik Paşa’nın  1872’de Maarif Nazırı olmasından sonra da Müze-i Hümayun yeniden kurulmuş ve  yönetimi Dr.Philipp Anton Dethier’e bırakılmıştır. Dethier’in müdürlüğü  sırasında H.Scliemann Troia’da bulduğu eserler Yunanistan’a kaçırılmış, Dethier  bu eserlerin geri alınması için çaba sarfetmiştir. Atina’da açılan dava  kazanılmış olmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun maddi yönden sıkıntı  içerisinde olmasından ötürü belirli bir ücret karşılığı davadan vaz  geçilmiştir.



İlk Asar-ı Atika Nizamnamesi 1874 yılında yayınlanmış, bu  yönetmeliğe göre bulunan eski eserlerin yalnızca üçte birinin yurt dışına  götürülmesi öngörülmüştür. Bu arada Dethier’in Kıbrıs’tan 88 sandıklık eski  eserleri yurda getirmesi ve Anadolu’dan gelen eserlerin artması sonucunda yeni  bir binaya gereksinim duyulmuştur. Ancak maddi imkânsızlıklardan ötürü, yeni bir  müze yapımı yerine Çinili Köşk’ün müzeye dönüştürülmesi uygun görülmüştür.  Çinili Köşk’te yapılan düzenlemeler, eserlerin taşınması uzun zaman almış ve  müzenin açılışı 1880 yılında yapılmıştır. Müzedeki eserlerin katalogu da bu  sırada hazırlanmıştır.

Dethier’in ölümünden sonra 1881’de Sadrazam Ethem  Paşa’nın oğlu Ressam Osman Hamdi Bey Müze-i Hümayun müdürlüğüne atanmıştır. Onun  atanması ile de Türk Müzeciliği yeni bir boyut kazanmıştır. Osman Hamdi Bey eski  eserlerin koleksiyonlarını bilimsel yönden yaptırmış, teşhir ve tanzimi  yenilemiştir. G.Mendel’e müze katalogunu hazırlatmış, müzedeki eserlerin daha da  zenginleşmesi için 1883–1895 yıllarında Nemrut Dağı’nda, Myrna’da, Kyme’de,  Aiolia Nekropollerinde, Lagina Hekate mabedinde kazılar yaptırmış, burada ortaya  çıkan eserleri müzeye getirmiştir. Bunun ardından Sayda’da 1887–1888 yıllarında  Krallar Nekropolünde yaptığı kazılarda dünyaca ünlü İskender Lahdi denilen lahit  başta olmak üzere, Ağlayan Kadınlar, Satrap, Likya ve Sayda Kralı Tabnit’in  lahitlerini bularak gemi ile müzeye getirmiştir. Çinili Köşk bu kadar çok eserin  sergilenmesi için yetersiz kalmıştır. Bu nedenle yeni bir müze binasına  gereksinim duyulmuştur. Osman Hamdi Bey saraydan aldığı izinle Çinili Köşk’ün  karşısına o dönemin ünlü mimarlarından Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi  hocalarından Mimar Aleixandre Vallaury’e yeni bir müze binası  yaptırmıştır.



Yeni müze Lahitler Müzesi veya Asar-ı Atika Müzesi olarak 13  Haziran 1891’de açılmıştır. Aynı zamanda yeni yapılan bu müze XIX. yüzyılın  sonunda dünyada müze binası olarak tasarlanan ilk on müze arasında olup,  Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesidir. Bundan sonra yeni yapılan müzede başta  Sayda Lahitleri olmak üzere diğer eserlerin teşhir ve tanzimi  yapılmıştır.

Müze koleksiyonlarını Balkanlardan Afrika’ya, Anadolu ve  Mezopotamya’dan Arabistan Yarımadası’na ve Afganistan’a kadar uzanan Osmanlı  İmparatorluğu sınırları içerisindeki çeşitli kültürlere ait eserler  oluşturmaktadır.

Cumhuriyet döneminde İstanbul Arkeoloji Müzeleri ismini  alan müzenin yapımından yüz yıla yakın bir süre geçmesinden ötürü teşhir ve  tanzim eskimiş, eserler sayıca artmış ve bir depo niteliğine bürünmüştür. Bunun  üzerine eskiyen bina restore edilmiş, yeni bir sergileme yapılmış ve müzenin  Topkapı Sarayı avlusuna bakan arka cephesine, ona bitişik olarak dört katlı yeni  bir ek bina yapılmıştır. Bunun için çalışmalara 1988 yılında başlanmış ve yeni  düzenleme 1991’de tamamlanmıştır. Müzenin kuruluşunun 100.yılı olan 13 Haziran  1991’de ek binalarla birlikte yeniden ziyarete açılmıştır.

İstanbul  Arkeoloji Müzeleri’nde eserler Arkeoloji, Eski Şark Eserleri ve Çinili Köşk’te  ayrı ayrı sergilenmiştir. Müzenin arkeoloji bölümündeki en önemli eserler  arasında Sayda Kral Nekropolünden getirilen İskender Lahti, Ağlayan Kadınlar  Lahti ve Satrap Lahti başta olmak üzere Arkaik Dönem’den başlayarak Roma dönemi  sonuna kadar gelen çeşitli heykeller, Kyme, Milet ve Ilgın’da bulunmuş Ana  Tanrıça Kybele heykelleri, adak stelleri bulunmaktadır. Ayrıca Halikarnasos  Maoseleum’una ait kabartmalar, Bergama Zeus Sunağı’na ait heykel parçaları,  Kuvvet Tanrısı Bes, İskender başı, Aphrodisias, Ephesos ve Miletos’ta bulunan  heykeller; küçük ölçüdeki çanak çömlekler, pişmiş toprak figürinler; hazine  bölümünde değerli süs eşyaları, takılar ve sikkeler bulunmaktadır. Ayrıca yeni  yapılan müze ek binasında da Anadolu’nun Çevre Kültürleri Bölümü’nde Kıbrıs,  Filistin, Suriye, Beyrut, Sayda, Sebasteia, Magito gibi önemli kültür  merkezlerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eserler sergilenmektedir.  Müzenin Anadolu ve Truva Kültürleri Bölümü’nde Trakya’dan Troia’ya, Frigya’ya ve  Gordion’a kadar uzanan alanda ortaya çıkan eserler sergilenmiştir.



çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en  büyük müzeleri arasındadır. 19. yy.ın sonlarında ressam ve müzeci Osman Hamdi  Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuştur ve 13 Haziran 1891  tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzenin koleksiyonunda, Balkanlar'dan  Afrika'ya, Anadolu ve Mezopotamya'dan Arap Yarımadası'na ve Afganistan'a kadar,  Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait eserler  bulunmaktadır.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark  Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden  oluşmaktadır.

Arkeoloji Müzesi
Ana bina ve ek bina olmak üzere  iki binadan oluşmaktadır. Ana binanın yapımına 1881 yılında Osman Hamdi Bey  tarafından başlanmış, 1902 ve 1908 yılında yapılan ilavelerle bugünkü durumuna  gelmiştir.

Neoklasik bir yapı olan binanın cephesi, mimarı Alexandre  Vallaury tarafından, İskender Lahti ve Ağlayan Kadınlar Lahti'nden esinlenerek  yapılmıştır.

Binanın alt katında İskender, Ağlayan Kadınlar, Satrap,  Lykia ve Tabnit Lahti gibi Sayda kral mezarlarında bulunan lahitler ile antik  kentlerden getirilen heykel ve kabartmalar sergilenmektedir.

Arkaik  Dönem'den Bizans Dönemi'ne kadar olan heykel sanatının gelişimi, kronolojik  sıralama içerisinde görülebilir.

Ana binanın üst katında ise küçük taş  eserler, çanak çömlekler, pişmiş toprak heykelcikler, hazine bölümü, 80.000  sikke, mühür, nişan ve madalya bulunmaktadır.

Altı katlı olan ek binanın  dört katı sergi salonu olarak düzenlenmiştir. Binanın giriş katında Çocuk Müzesi  ile mimari eserler sergisi, birinci katında Çağlarboyu İstanbul, ikinci katında  Çağlarboyu Anadolu ve Truva, en üst katında Anadolu'nun Çevre Kültürleri:  Kıbrıs, Suriye, Filistin sergi salonları bulunmaktadır.

Eski Şark Eserleri Müzesi
1883 yılında Osman Hamdi Bey  tarafından Güzel Sanatlar Okulu olarak yaptırılmış, 1917-1919 ve 1932-1935  yıllarında müze olarak düzenlenmiştir.

Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve  Arap eserlerinin, Kadeş Antlaşması'nın, Zincirli Heykel'in sergilendiği Eski  Şark Eserleri Müzesi'nde 75.000 çivi yazılı belgenin bulunduğu Tablet Arşivi ve  20.000'e yakın arkeolojik eser bulunmaktadır.

Çinili Köşk Müzesi
1472 yılında Fatih Sultan Mehmet  tarafından yaptırılmıştır. 1875-1891 yılları arasında İmparatorluk Müzesi olarak  kullanılmış, 1953 yılında Türk ve İslam eserleri sergilenmeye başlanmış, 1981  yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne dahil olmuştur.

Ön cephesi tek,  arka cephesi ise iki katlı olan Çinili Köşk Müzesi'nde Selçuklu ve Osmanlı  Dönemi çini ve seramikleri sergilenmekte, depolarında 2.000 eser  bulunmaktadır.

Çocuk Müzesi
Ek binanın zemin katında bulunan  Çocuk Müzesinde Tunç Çağı'ndan Bizans dönemine kadar yazının icadı, çanak-çömlek  yapımı ve kullanımı, paranın icadı gibi tarihte yaşanan ilklerivurgulayan  eserler ve canlandırmalar yer almaktadır.

İstanbul'un çevre  kültürleri
Ek binanın zemin salonunda yer alan sergide, Trakya ve Bitinya  bölgesinde yapılan çeşitli kazılardan gelen buluntular ile Bizans dönemi  eserleri sergilenmektedir.

Çağlar boyu İstanbul
Bu salonda,  İstanbul'un prehistorik dönemden Osmanlı dönemine kadar geçirdiği, sanatsal  siyasal, ve kültürel değişimi yansıtan eserler  sergilenmektedir.

Çağlar boyu Anadolu ve Truva
Truva'nın 9  yerleşim katında bulunanların yer aldığı vitrinlere paralel olarak, Anadolu ve  Trakya'da Paleolitik Çağ ile Demir Çağ'ın sonuna kadar uzanan sürece ait  buluntular sergilenmektedir.

1 yorum: