İstanbul Eminönü ilçesinde, Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi’ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu’nun bitiminde yer alan Arkeoloji Müzeleri, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk’ten meydana gelmiştir. Bu nedenle de birkaç müzeyi kapsadığından ismi “İstanbul Arkeoloji Müzeleri” olmuştur.
Türkiye’deki ilk müzecilik çalışmaları Sultan Abdülmecit zamanında Tophane Müşiri Ahmet Fethi Paşa (1801–1858) tarafından başlatılmıştır. Topkapı Sarayı dış avlusunda bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun cephane ve silah ambarı olarak kullanılan Aya İrini (Hagia Eirene) Kilisesi’nde Mecma-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) ile Mecma-i Asar-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ismi altında kurulmuştur. Bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm valiliklerine genelgeler gönderilerek bölgelerindeki eserlerin buraya gönderilmesi istenmiştir.
Bu yıllarda yabancı hafirlerin Anadolu’da kazı yaptıkları ören yerlerinde buldukları önemli arkeolojik eserlerin yurt dışına kaçırılmalarını önlemek amacı ile bazı çalışmalara başlanmıştır. İstanbul’dan gönderilen genelgelere olumlu yanıtlar alınmış ve bazı eserler İstanbul’a gönderilmeye başlanmıştır. Bununla beraber, eserlerin yurt dışına kaçırılması da önlenememiştir.
Aya İrini Kilisesi’nde toplanan bu eserler ilk defa müze ismi ile Ali Paşa’nın (1815–1871) sadrazamlığı, Saffet Paşa’nın (1814–1883) Maarif Nazırlığı sırasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) ismi altında açılmıştır. Bundan kısa bir süre sonra müze kapatılmış, Ahmet Vefik Paşa’nın 1872’de Maarif Nazırı olmasından sonra da Müze-i Hümayun yeniden kurulmuş ve yönetimi Dr.Philipp Anton Dethier’e bırakılmıştır. Dethier’in müdürlüğü sırasında H.Scliemann Troia’da bulduğu eserler Yunanistan’a kaçırılmış, Dethier bu eserlerin geri alınması için çaba sarfetmiştir. Atina’da açılan dava kazanılmış olmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun maddi yönden sıkıntı içerisinde olmasından ötürü belirli bir ücret karşılığı davadan vaz geçilmiştir.
İlk Asar-ı Atika Nizamnamesi 1874 yılında yayınlanmış, bu yönetmeliğe göre bulunan eski eserlerin yalnızca üçte birinin yurt dışına götürülmesi öngörülmüştür. Bu arada Dethier’in Kıbrıs’tan 88 sandıklık eski eserleri yurda getirmesi ve Anadolu’dan gelen eserlerin artması sonucunda yeni bir binaya gereksinim duyulmuştur. Ancak maddi imkânsızlıklardan ötürü, yeni bir müze yapımı yerine Çinili Köşk’ün müzeye dönüştürülmesi uygun görülmüştür. Çinili Köşk’te yapılan düzenlemeler, eserlerin taşınması uzun zaman almış ve müzenin açılışı 1880 yılında yapılmıştır. Müzedeki eserlerin katalogu da bu sırada hazırlanmıştır.
Dethier’in ölümünden sonra 1881’de Sadrazam Ethem Paşa’nın oğlu Ressam Osman Hamdi Bey Müze-i Hümayun müdürlüğüne atanmıştır. Onun atanması ile de Türk Müzeciliği yeni bir boyut kazanmıştır. Osman Hamdi Bey eski eserlerin koleksiyonlarını bilimsel yönden yaptırmış, teşhir ve tanzimi yenilemiştir. G.Mendel’e müze katalogunu hazırlatmış, müzedeki eserlerin daha da zenginleşmesi için 1883–1895 yıllarında Nemrut Dağı’nda, Myrna’da, Kyme’de, Aiolia Nekropollerinde, Lagina Hekate mabedinde kazılar yaptırmış, burada ortaya çıkan eserleri müzeye getirmiştir. Bunun ardından Sayda’da 1887–1888 yıllarında Krallar Nekropolünde yaptığı kazılarda dünyaca ünlü İskender Lahdi denilen lahit başta olmak üzere, Ağlayan Kadınlar, Satrap, Likya ve Sayda Kralı Tabnit’in lahitlerini bularak gemi ile müzeye getirmiştir. Çinili Köşk bu kadar çok eserin sergilenmesi için yetersiz kalmıştır. Bu nedenle yeni bir müze binasına gereksinim duyulmuştur. Osman Hamdi Bey saraydan aldığı izinle Çinili Köşk’ün karşısına o dönemin ünlü mimarlarından Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi hocalarından Mimar Aleixandre Vallaury’e yeni bir müze binası yaptırmıştır.
Yeni müze Lahitler Müzesi veya Asar-ı Atika Müzesi olarak 13 Haziran 1891’de açılmıştır. Aynı zamanda yeni yapılan bu müze XIX. yüzyılın sonunda dünyada müze binası olarak tasarlanan ilk on müze arasında olup, Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesidir. Bundan sonra yeni yapılan müzede başta Sayda Lahitleri olmak üzere diğer eserlerin teşhir ve tanzimi yapılmıştır.
Müze koleksiyonlarını Balkanlardan Afrika’ya, Anadolu ve Mezopotamya’dan Arabistan Yarımadası’na ve Afganistan’a kadar uzanan Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki çeşitli kültürlere ait eserler oluşturmaktadır.
Cumhuriyet döneminde İstanbul Arkeoloji Müzeleri ismini alan müzenin yapımından yüz yıla yakın bir süre geçmesinden ötürü teşhir ve tanzim eskimiş, eserler sayıca artmış ve bir depo niteliğine bürünmüştür. Bunun üzerine eskiyen bina restore edilmiş, yeni bir sergileme yapılmış ve müzenin Topkapı Sarayı avlusuna bakan arka cephesine, ona bitişik olarak dört katlı yeni bir ek bina yapılmıştır. Bunun için çalışmalara 1988 yılında başlanmış ve yeni düzenleme 1991’de tamamlanmıştır. Müzenin kuruluşunun 100.yılı olan 13 Haziran 1991’de ek binalarla birlikte yeniden ziyarete açılmıştır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde eserler Arkeoloji, Eski Şark Eserleri ve Çinili Köşk’te ayrı ayrı sergilenmiştir. Müzenin arkeoloji bölümündeki en önemli eserler arasında Sayda Kral Nekropolünden getirilen İskender Lahti, Ağlayan Kadınlar Lahti ve Satrap Lahti başta olmak üzere Arkaik Dönem’den başlayarak Roma dönemi sonuna kadar gelen çeşitli heykeller, Kyme, Milet ve Ilgın’da bulunmuş Ana Tanrıça Kybele heykelleri, adak stelleri bulunmaktadır. Ayrıca Halikarnasos Maoseleum’una ait kabartmalar, Bergama Zeus Sunağı’na ait heykel parçaları, Kuvvet Tanrısı Bes, İskender başı, Aphrodisias, Ephesos ve Miletos’ta bulunan heykeller; küçük ölçüdeki çanak çömlekler, pişmiş toprak figürinler; hazine bölümünde değerli süs eşyaları, takılar ve sikkeler bulunmaktadır. Ayrıca yeni yapılan müze ek binasında da Anadolu’nun Çevre Kültürleri Bölümü’nde Kıbrıs, Filistin, Suriye, Beyrut, Sayda, Sebasteia, Magito gibi önemli kültür merkezlerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eserler sergilenmektedir. Müzenin Anadolu ve Truva Kültürleri Bölümü’nde Trakya’dan Troia’ya, Frigya’ya ve Gordion’a kadar uzanan alanda ortaya çıkan eserler sergilenmiştir.
çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. 19. yy.ın sonlarında ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuştur ve 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Müzenin koleksiyonunda, Balkanlar'dan Afrika'ya, Anadolu ve Mezopotamya'dan Arap Yarımadası'na ve Afganistan'a kadar, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait eserler bulunmaktadır.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden oluşmaktadır.
Arkeoloji Müzesi
Ana bina ve ek bina olmak üzere iki binadan oluşmaktadır. Ana binanın yapımına 1881 yılında Osman Hamdi Bey tarafından başlanmış, 1902 ve 1908 yılında yapılan ilavelerle bugünkü durumuna gelmiştir.
Neoklasik bir yapı olan binanın cephesi, mimarı Alexandre Vallaury tarafından, İskender Lahti ve Ağlayan Kadınlar Lahti'nden esinlenerek yapılmıştır.
Binanın alt katında İskender, Ağlayan Kadınlar, Satrap, Lykia ve Tabnit Lahti gibi Sayda kral mezarlarında bulunan lahitler ile antik kentlerden getirilen heykel ve kabartmalar sergilenmektedir.
Arkaik Dönem'den Bizans Dönemi'ne kadar olan heykel sanatının gelişimi, kronolojik sıralama içerisinde görülebilir.
Ana binanın üst katında ise küçük taş eserler, çanak çömlekler, pişmiş toprak heykelcikler, hazine bölümü, 80.000 sikke, mühür, nişan ve madalya bulunmaktadır.
Altı katlı olan ek binanın dört katı sergi salonu olarak düzenlenmiştir. Binanın giriş katında Çocuk Müzesi ile mimari eserler sergisi, birinci katında Çağlarboyu İstanbul, ikinci katında Çağlarboyu Anadolu ve Truva, en üst katında Anadolu'nun Çevre Kültürleri: Kıbrıs, Suriye, Filistin sergi salonları bulunmaktadır.
Eski Şark Eserleri Müzesi
1883 yılında Osman Hamdi Bey tarafından Güzel Sanatlar Okulu olarak yaptırılmış, 1917-1919 ve 1932-1935 yıllarında müze olarak düzenlenmiştir.
Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arap eserlerinin, Kadeş Antlaşması'nın, Zincirli Heykel'in sergilendiği Eski Şark Eserleri Müzesi'nde 75.000 çivi yazılı belgenin bulunduğu Tablet Arşivi ve 20.000'e yakın arkeolojik eser bulunmaktadır.
Çinili Köşk Müzesi
1472 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. 1875-1891 yılları arasında İmparatorluk Müzesi olarak kullanılmış, 1953 yılında Türk ve İslam eserleri sergilenmeye başlanmış, 1981 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne dahil olmuştur.
Ön cephesi tek, arka cephesi ise iki katlı olan Çinili Köşk Müzesi'nde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi çini ve seramikleri sergilenmekte, depolarında 2.000 eser bulunmaktadır.
Çocuk Müzesi
Ek binanın zemin katında bulunan Çocuk Müzesinde Tunç Çağı'ndan Bizans dönemine kadar yazının icadı, çanak-çömlek yapımı ve kullanımı, paranın icadı gibi tarihte yaşanan ilklerivurgulayan eserler ve canlandırmalar yer almaktadır.
İstanbul'un çevre kültürleri
Ek binanın zemin salonunda yer alan sergide, Trakya ve Bitinya bölgesinde yapılan çeşitli kazılardan gelen buluntular ile Bizans dönemi eserleri sergilenmektedir.
Çağlar boyu İstanbul
Bu salonda, İstanbul'un prehistorik dönemden Osmanlı dönemine kadar geçirdiği, sanatsal siyasal, ve kültürel değişimi yansıtan eserler sergilenmektedir.
Çağlar boyu Anadolu ve Truva
Truva'nın 9 yerleşim katında bulunanların yer aldığı vitrinlere paralel olarak, Anadolu ve Trakya'da Paleolitik Çağ ile Demir Çağ'ın sonuna kadar uzanan sürece ait buluntular sergilenmektedir.
DEFİNE-DEFİNECİLİK-DEFİNE İŞARETLERİ-DEFİNE İŞARET ÇÖZÜMLERİ-DEFİNE HARİTALARI-HAZİNELER-DEDEKTÖR-DEFİNE ARAMA ÇUBUKLARI YAPIMI-MADENLER-TILSIM-GÖMÜ-EŞKİYA BELGELERİ-HÖYÜK-TÜMÜLÜS-ÜNLÜ EŞKİYALAR-ARKEOLOJİ-TARİHTE PARA-TAKILAR-DOĞAL TAŞLAR-MÜZELER-İSLAM-DEFİNE HABERLERİ-MİTOLOJİ-HEYKEL-ANTİKA NÜMİZMATİK-TÜRKİYEDE ARKEOLOJİ-ANTİK BÖLGELER-ANTİK KENTLER-HORASAN-TİCARET YOLLARI-EBCED-İŞARET ÇÖZÜMLERİ-DEFİNE ARAMA YOLLARI-ROMA-BİZANS-GREEK SİKKELERİ HAKKINDA BİLGİLER SADECE DEFİNE ÜZERİNE HER ŞEYDE
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil